Murat, kaza sonrası koşar adımlarla caddeden uzaklaşıp arabasına bindi… Bir süre tek başına oturdu… Kaza anını, rüyasıyla birleştirmeye çalıştı… Bir an önce hastaneye gitmek istese de akşamı beklemeye karar verdi. Kimseye durumunu izah edecek hali yoktu… Oradan oraya dolandı bütün gün… Tanımadığı yerlere gitti, tanımadığı insanlar gördü, tanımadığı bir gün yaşıyordu… Tanımamak belki de ilk kez onu böylesine rahatlatıyordu… İsmini bir türlü koyamadığı yalnızlığıyla baş başa kalmıştı sonunda… Attığı her adımda rüyasına gidiyordu…
Havanın kararmasıyla beraber, kendisini hastanenin kapısında buldu. Hızla tırmandı merdivenleri. Danışmada duran hemşireyi tanıyordu.
“İyi akşamlar, Murat Bey, İrem hanım biraz önce çıktı…”
“Teşekkür ederim… Ben aslında İrem’in bugün getirdiği bir hasta vardı… Hani bacağı kırılan bir bayan… Onu soracaktım… Hangi odada?”
“Aaa… Evet… Hastanın bacağı iki yerden kırılmış… Karşıya geçerken olmuş… Bacağı alçıya alındı sonra taburcu edildi… ”
“Taburcu mu edildi?”
“Evet… Tanıdığınız mıydı? İrem Hanım bahsetmemişti…”
“Hayır hayır… Kaza gözümüzün önünde olunca meraklandım… Doktorlar kadar soğukkanlı olamıyoruz… ” kendisine has cümleler kurmaya başladığını fark edince kontrolü tekrar eline aldığını hissederek devam etti, “kayıtlarına bakabilir miyim? ”
Hemşire gülümsedi: “böyle bir şey normalde yasak… Biliyorsunuz… Ama siz yabancı sayılmazsınız…”
Eline aldığı formu mırıldanarak okumaya başladı: “İsmi: Deniz… Deniz Koçer… adresiiii…” hemşireye dönerek, “bir kâğıt kalem alabilir miyim?”
İsmini ve adresini kâğıda karaladıktan sonra hızlıca çıktı dışarı. “Deniz… Deniz Koçer…” diye mırıldandı tekrar…
Elindeki kâğıtta yazılı adrese sürdü… Kapının önünde durdu. Evin ışıklarının sönük olduğunu görünce işyeri olarak yazılmış diğer adrese gitmeye karar verdi... Bir kafeydi burası. Vardığında orası da kapalıydı. Ertesi günü beklemek zorundaydı. Zaten çok yorgundu. Bir yandan yaşadıklarını birilerine anlatma ihtiyacı hissederken, diğer yandan hiç kimseyle konuşacak hali yoktu… Son iki yıldır her şeyini anlattığı tek kişi vardı… O’na gitmeye karar verdi.
…
Kapıyı çaldı. Annesine bakması için tuttukları, aynı zamanda uzak akrabaları olan Kezban Hanım açtı kapıyı.
“Murat… Hoş geldin oğlum… Yoksun epeydir… Kadıncağız meraktan öldü…”
“Nasıl?”
“Aynı… Nasıl olsun… Ablan da uğramaz oldu epeydir… Telefon edip bir şey lazım mı diye sormuyor bile… Ama ben anlatıyorum hep annene, her gün arıyorlar diyorum, işleri çok ondan bu ara gelemediler diyorum…”
“Peki… Sağ ol, Kezban Teyze… Ben bu gece burada kalacağım. Arayan eden olursa yokum… ”
Murat, Annesinin yattığı odaya girdi. Kapıyı kapattı. Yatağın yanındaki sandalyeye oturdu.
“Anne… Nasılsın? Bak, kızacaksın şimdi bana biliyorum… Ama hani şu hastane projesi deyip duruyordum ya sana… Hatırladın mı? İrem’in hastanesinin yazılım işi vardı hani… Projeyi alan da yürüten de benim hani… Bildin mi? Hah işte onda çok sorun çıktı… İki aydır gecikti falan, yok yok çözülebilir sorunlar tabi ama işte o yüzden gece gündüz onunla uğraştığım için uğrayamadım bir türlü… Ablam da öyle çok yoğun… O da anne ne de olsa… Konuştuk, getirecek sana torununu bu hafta içinde… İyiler iyiler, her gün konuşuyoruz, Kerem’i zaten her gün görüyorum… Mehmet Bey de iyi… Hep selam söylüyorlar… Kezban Teyze iletmiyor mu yoksa sana?
…
Anne, ben dün gece bir rüya gördüm, bir kız gördüm rüyamda… Koşuyordu… Bir şeylerden kaçıyordu… Sonra benim kolumdan tutup bana yardım et gibisinden bir şeyler söylüyordu… Bütün gün aklımdan çıkmadı… Öğlen, İrem’le oturuyorken bir kıza araba çarptı gözümüzün önünde, kızın bacağı kırılmış, hastaneye kaldırdılar. Rüyamdaki kızdı o… İnanamadım görünce… Epey bir süre kalakaldım… İlk defa böyle bir şey oluyor… Ne yapacağımı bilemedim. Oradan oraya dolandım bütün gün. Az önce hastaneye gittim onu görmeye. Taburcu olmuş. Adını adresini aldım hemşireden. Deniz’miş adı… Yarın görmeye gideceğim… Ayrıyız hala İrem’le. İki ay oldu. O’na kalsa toparlayabiliriz tekrar ama sanki her geçen gün daha da uzaklaşıyorum ondan… Farkında olmaz olur mu? Ama bir türlü oturup net bir şekilde konuşamadık. Şimdi bir de araya bu kız girdi… Gerçi daha tanışmadık bile ama… Araya giriverdi işte… Şimdi ben yarın gitmesem rüyam geçer gider mi ki? Ya da gitsem yanına… Desem, rüyamda gördüm seni… Hem de tanımazken daha… Anlar mı ki? Her şey böyle devam etse bile geçer gider mi?
…
“
Annesi, Murat’ın bütün anlattıklarını anlasa da, iki yıldır gözleri hep aynı noktaya bakıyordu…
İki yıldır, hiç konuşmadan Murat’ı dinliyordu…
45dakika.mp3 - 45dakika