Halletmesi gereken işleri vardı. Öncekilerden biraz daha farklı...
Mehmet Bey’e gitti. Odasına girdiğinde, Mehmet Bey kapıya kadar gidip sarıldı Murat’a. Kendi oğlunu koklarmışçasına içine çekti Murat’ın kokusunu. Ağlamaya başladı sonra…
“Kerem benim kardeşimdi Mehmet Bey. Ben sizin oğlunuz sayılırım… Yapmayın ne olur… ”
Yalanlara alışmıştı ağzı. Yalan söylemek herhangi bir doğruyu söylemekten daha kolay bir hale gelmişti uzun zamandır. Oysa şimdi kendi söylediklerini duymaya başlamıştı. Uzun zamandır ilk kez, kendi sözcüklerine inanmak istedi. Oturup sohbet ettiler bir süre. Çay içtiler. Mehmet Bey, Kerem’in çocukluğundan bahsetti. Murat, Kerem’le geçirdiği üniversite yıllarını anlattı. Her anıda ağlıyorlardı…
Dışarı çıktı. Telefonunu çıkardı. İrem’in numarasın seyretti ekranda, parmağıyla okşadı telefonunun ekranını. Kendisine gelmişti sanki. Hayat, bulduğu ilk fırsatta O’nu uyarmış, O’na son bir şans daha tanımıştı… Bütün bunlar tesadüf olamazdı. Şimdi, son bir yılını temizlemenin zamanı gelmişti. Aradı İrem’i… Karısını…
“Efendim canım?”
“Ne yapıyorsun hayatım?”
“Hastalarla uğraşıyorum her zamanki gibi… Sen ne durumdasın?”
“Kendimi pek iyi hissetmiyorum. Mehmet Bey’e uğramıştım. Çıktım şimdi.”
“Neyin var? Geleyim mi?”
“Öyle fiziksel bir şey değil… Kerem’den bahsettik de biraz... ”
“Anladım. Geliyorum o zaman…”
“Peki, köşedeki kafede bekliyorum seni…”
“Tamam canım görüşürüz. Dikkat et kendine ben gelene kadar…”
Pencere kenarındaki yarı güneş alan masaya oturdu. Hemen yanı başındaki kaldırımdan gelip geçen insanları, caddeyi, kırmızı ışıkta duran arabaları seyretmeye başladı. Garson kız gülümseyerek yanına geldi. “Hoş geldiniz Murat Bey… Nasılsınız? Yoktunuz epeydir…”
Bakakaldı…
Köşedeki kafede, garson kızın yüzünde tam bir yıl öncesi canlandı…
Birazdan İrem girecekti içeri. Sonra bir kıza araba çarpacak, kızın bacağı kırılacaktı…
Rüya sabahı…
“Murat Bey?” diye seslendi garson kız, “İyi misiniz?”
“Buraya en son ne zaman gelmiştim hatırlıyor musun?”
Gözlerini yukarıya çevirerek düşündü garson kız, “Baya oldu…”
“Hayır hayır… Ne kadar? Kaç ay mesela?”
“Ne kadar olduuu… Yani, Murat Bey… Baya oldu ya…Sanırım bir yıla yakın… Yoksa daha mı fazla?”
“Tam bir yıl önceymiş…”
“Tabi doğru bilmişim… Özlettiniz kendinizi ama yoğunsunuz herhalde baya…”
“Burada, geçen sene bir kaza olmuştu hatırlıyor musun? Hani karşıya geçmeye çalışan bir bayana araba çarpmıştı.” diye sordu zaten dinlemediği kızın sözünü keserek.
Yüzünü buruşturdu kız, “Maalesef…”
“Hani eşim vardı yanımda, koştu yardıma gitti. Hatırlarsın belki çünkü sen de vardın burada!”
Tekrar yüzünü buruşturdu kız, “Maalesef… Yani sizin geldiğinizi falan hatırlıyorum ama kazayı… Belki mutfaktayımdır o sırada…”
Oysa ki, kazayı aynı pencereden izlemişlerdi. İrem yardım için dışarıya koştuğunda kafedeki diğer birkaç kişi ve şu anda karşısında duran garson kız pencereye koşmuşlardı.
Aynı pencereden iki kişi aynı olayı izlemişti. Biri hiçbir şey hatırlamazken diğerinin hayatı değişmişti…
“Tavuklu sandviç istiyorum.” dedi, “Bir de çay…”
Kızın siparişi alıp gitmesiyle kaldığı yerden devam etti dışarıyı izlemeye… Cebindeki paketi çıkarıp bir sigara yaktı…
kapi.mp3 - kapi