Bölüm 10__"Denize Doğru"

İşler yolundaydı. Projesindeki çözümü ile herkesi çok etkilemiş, şirketin geleceğini kurtaran adam olarak görülmeye başlamıştı. Hastane yazılımı artık sorunsuz çalışır haldeyken, Mehmet Bey, Murat’a yeni projeler almaları gerektiğini, bu projenin şirket ve Murat’ın kendisi adına çok büyük referans teşkil ettiğini anlatıyordu:
“İki hafta içinde bu kadar işi başarabilmemiz bir mucize, Murat. Bak, sen benim oğlum sayılırsın. Kerem neyse sen de osun benim için. Başından beri çok güzel götürdün bu işi. Farkındayım, son dönemde çıkan sorun seni üzdü, yıprattı, sabahlara kadar çalıştınız bütün ekip ama bak ne güzel başardınız. Haa bak, hakkını yememek lazım. İrem sayesinde aldık bu projeyi. Sonra da işe güce daldık gittik. Nasıl doktor kızım?”
Murat, her zamankine göre daha kendinden emin bir şekilde konuşuyordu artık.
“İrem biraz rahatsız bu ara Mehmet Bey.”
“Hayırdır, önemli bir şey yok inşallah?”
“Yok yok… soğuk algınlığı. Dikkat etmedi kendine son zamanlarda. E benim de işim malum ilgilenemedim iki haftadır doğru dürüst.”
“Aman aman, geçmiş olsun. İyileşsin de şöyle güzel bir yemek yiyelim hep beraber.”
“Tabi tabi en kısa zamanda inşallah. Mehmet Bey, birkaç hastane aradı beni. Sağlam işlere benziyorlar. Hatta önceki projemize göre çok daha yüksek kar getirebilecek bir iki iş var gibi görünüyor. Ama teklif vermeden önce, ekip olarak ne kadar iş yükünü kaldırabiliriz, eleman sayımız, ayıracağımız zaman gibi parametreleri belirlememiz lazım. Bunun için de yeni projelere şirketin ayırabileceği bütçeyi konuşmak üzere bir toplantı ayarlamayı düşünüyorum.”
“Tabi, ne demek… Hatta sen dur ben ayarlatayım.”
“Teşekkür ederim. Bana söylemek istediğiniz başka bir şey yoksa çıkıyorum.”
“Tamam oğlum. Kolay gelsin sana.”
Mehmet Bey’in odasından çıktı. Kendi odasına girerken Şebnem’in masasına uğradı:
“Var mı arayan soran?”
“İsmail Bey aradı.”
“İsmail Bey?”
“Vermedi soyadını. Birazdan tekrar ararım dedi kapattı.”
“Hmm… yazık olmuş İsmail Bey’e, birazdan tekrar arayıp tekrar bulamayacak demek ki.”
“Nereye gidiyorsun?”
“Hava alacağım biraz.”
“En son hava alışında bizi havasız bırakmıştın hatırlıyorsan.”
“Yok yok… Korkma o kadar derinden değil bu sefer…” dedi gülerek.
“En azından bizim hattı açık tut ki acil bir şey olursa ulaşayım.”
“Tamamdır, merak etme. Arayan soran olursa bugün gelmem artık.”
Şebnem yüzündeki gülümseyişi bıraktı. Şefkatle aşırı ciddiyet arasında bir sesle:
“İrem’e mi gidiyorsun?”
“Hayır.”
“İki hafta geçti Murat. Kız aramadı seni. Sen hiçbir şey yapmayı düşünmüyor musun?”
“Hayır.” Murat da bıraktı yüzündeki gülümseyişi.
“Ya hiç aramazsa seni?”
“Bu onun seçimi olur. Sen olmasaydın benim ne doğacak olan çocuktan ne de hissettiklerinden haberim olacaktı. Ben çıkıyorum.”
“Bir saniye Murat… Bugüne kadar hep senin yanında oldum. Her zaman her konuda arkanda durdum. Hiçbir neden yokken ayrılmaya kalktın İrem’den. Hiçbir şey anlamadı kız. Gittin, yalnız kalmak istiyorum diye ev tuttun, taşındın. Farkında değilsin ama büyüdün Murat, bak çocuğun olacak. Hiç mi bir şey hissetmiyorsun? Bırakma İrem’i. O, bu kadarını hak etmedi. ”
“Zaman istiyorum Şebnem… Birazcık zaman…”
“Zamanın kalmadı Murat… Her gün büyüyor İrem’in karnı.”
“Arayan olursa yokum.”

Hızlı adımlarla çıktı şirketten. Arabasına bindi. Cebinden çıkardığı kağıda baktı. Adresteki kafeye, Deniz’e doğru sürdü…