Bölüm 26__”Mavi Işık”



Son 45 dakikasının sonlarına gelmişti…

Nerede olduğunu anlamasının ardından, bilincini tekrar yitirmiş, vurulup yere düştüğü anda da hatırladığı o dört yıl öncesindeki Deniz’i son gördüğü güne gidip gelmişti. Her ne kadar kendinde değilse bile artık kurtuluşu olmadığının farkındaydı sanki.

Boğazına dolan kan son nefeslerini almasını zorlaştırıyordu. Öksürdü. Titreyen vücudu kıpırdandı… Ama yeterli değildi. Sol bacağını bütün gücüyle sağa sola savurmaya, yere vurmaya başladı. Ölüm, o güne kadar hakkında duyduklarından daha zordu. Ya da kendisininki öyle olmuştu…

Başının arkasından kavrayan eli hissetti. El, Murat’ı hafifçe yukarı doğrulttu. Öksürdü Murat. Boğazında biriken kanı dışarı atması sayesinde zor da olsa tekrar nefes almaya başladı. Çırpınmayı bıraktı sol bacağı. Yavaşça gözlerini açtı. Terden sırılsıklam olmuş yüzüne şaşkınlıkla karışık son bir mutluluk gülümsemesi yayıldı.

“Anne…”

“Oğlum…”

“Anne sen… Anne… Nasıl gelebildin buraya?”

“Boş ver nasıl geldiğimi Murat. Sana yardım etmeye geldim oğlum.”

Elini yüzüne götürdü Murat’ın. Yanağını, saçlarını okşadı.

“Ben küçükken kurduğumuz hayal gibi olmadı değil mi, Anne.”

“Ney? Ne hayal kurduğumuz gibi olmadı?”

“Hiçbir şey…”

“Olmaz olur mu hiç!”

“Sen bilmiyorsun Anne… Sen yatarken ben hep…”

“Sus oğlum, sus Murat’ım… Ne olursun sus…”

“Anne bilmiyorsun.”

“Biliyorum Murat’ım… Sen bir tek kendini mi gelip benimle konuşuyor sanıyordun… Her şeyi biliyorum…”

“Ama biz hiç böyle hayal etmemiştik…“

“Herkes hata yapar oğlum… Hayatının bazı dönemlerinde kendi olmaktan çıkar, ters yollara sapar… Küçük ya da büyük hatalar. Herkes affeder düzeltilebilen şeyleri. Önemli olan telafisi olmayan hataların affıdır. Affetmek bile değil. Hatayı yapanın tarafını tutmak. Her şeyi, herkesi bir yana bırakmak. O insana inanmak. Bir gün düzeleceği için değil, sevdiğin için. Sen benim oğlumsun. Canımsın kanımsın. O yatakta gözlerim öylece tavana bakarken çocukluğunu hatırlardım hep... Doğduğun günden bu yana, yaptığın hatalarla, doğrularla, yavaş yavaş büyümeni, ellerimde şekillenişinden, kendi yolunu çizmeyi öğrenişine… Senin her gelişinde içim nasıl mutlu olurdu bilmezsin. Seni doğuranım, büyütenim… Oğlumsun! Şimdi nasıl kurtarmam seni! Nasıl yardım etmem! ”

Vurulduğu yere bastırılan tamponu hissetti. Dik tutabilmesi için başının altına ters çevrilmiş leğen gibi bir şey konduğunu, elin yavaşça çekildiğini… Uzaklaşan ayak seslerini duydu… Tekrar kıpırdandı vücudu…

İleride, masanın üstünde duran cep telefonunun çalmasıyla gözlerini bir anda açıp tavana dikti. Mavi ışığı yanıp sönen telefonunun çalan melodisinden kendisinin olduğunu anladı. Aniden duyduğu ses ve yanıp sönen ışık bilincini bir kez daha yerine getirmiş, az önce annesinin gelişinin gördüğü halisünasyonlardan biri olduğunu anlamasını sağlamıştı.

Başının altındaki ters çevrilmiş leğeni fark etti.

Eliyle vurulduğu yeri yokladı.

Bu kez bilinci yerinde bir şekilde hissetti tamponu.

Ve az önce uzaklaşan ayak seslerinin bu kez kendisine doğru yaklaştığını duydu…




Track 1.mp3 - 45 dakika