Bölüm 20__"Son Vuruş"

Murat, ofisinde otururken hızla açılan kapıdan önce Kerem ardından Şebnem girdi içeri.
“Sen az önce telefonda neler dediğinin farkında mısın Murat?” diye bağırdı üstüne yürüyerek.
Ayağa kalktı Murat.
“Ooo… Kerem Beyler gelmişler… Tabi ki farkındayım. Ne sanıyorsun Kerem sen? Sen çalışma, çabalama, ortaya hiç bir şey koyma… Ondan sonra gel benim bir yıllık emeğimin yarısına ortak ol… Kolaydı o kadar değil mi! Yok öyle bedava hisse!“
“Murat, kendine gel. Böyle konuşmamıştık. Ben çektim o parayı senin için. Ben olmasam ne bu işe girebilirdin ne de ekibi yanına alabilirdin!”
“Saçmalıyorsun. Ekip zaten benim ekibimdi. Baban da sen de… Hanginiz bir işi başından sonuna bitirebildiniz bensiz bu güne kadar. Paraya gelince, inan bana sen olmasaydın da bir şekilde bulurdum ben o parayı. ”
“Murat, senin yüzünden dünyanın borcuna girdim. Şirketin yarısını yanında götürmene göz yumdum. Bir yıl boyunca babamı idare ettim. Sonunda sana güvenip her şeyi anlattım. Babamla aramız bozuldu anlıyor musun? Arkasından iş çevirdiğimi öğrendi… Babam her şeyi öğrendi… Niye bulaştım ben bu kadar işe?”
“Seni zorla bulaştıran olmadı bütün bu işlere… Bankadan iki kuruş kredi çekmekle olacak işler değil bunlar, öğrenemedin mi daha!”
Kerem kıpkırmızı, gözü dönmüş bir halde Şebnem’e yürüdü. Kollarından tutarak sarsmaya başladı:
“Şebnem… Sen… Sen… Bir şey söyle ne olur? Sen biliyorsun bütün olanı biteni baştan sona. Bir tek sen biliyorsun her şeyi. Ne olur… Bak, ben… ben çok zor durumdayım… bak halimi görüyor musun? Ne olur ha? Yalvarırım konuş… Bir şeyler söyle! ”
“O işin içinde değil Kerem. Boşuna uğraşma. Senin derdin benimle.”
Bıraktı Şebnem’in kollarını. Bir an kusacakmış gibi oldu, yere eğildi. Sonra karnını tutarak doğruldu tekrar. Murat’a döndü:
“Peki… Peki, şimdi ne olacak Murat?”
“Hiçbir şey. Bana sorarsan, git babandan özür dile. Başından beri yanlış bir yoldu belki de…”
Hıçkırmaya başladı Kerem:
“Bakmaz… Yüzüme bakmaz artık… Anlıyor musun?”
“Baban O senin. Affedecektir.”
“Borcum… Borç ne olacak?”
“Çok uzun bir süre ödeyebileceğimi sanmıyorum.”
“Murat bunu yapamazsın bana! Biz kardeştik! Kardeştik ya biz… Hani kardeştik ya…”
“Kardeşlik bitti Kerem. Üzgünüm. Bak, istesem paranı hiç ödemeye de bilirim ama sana geç de olsa ödeyeceğimi söylüyorum. Hisselere gelince dediğim gibi. Üzgünüm. Çok emek verdim. Şimdi sana yarısını veremem o hisselerin. Bu kendime haksızlık olur. Beni anlamaya çalış… Biraz sonra bir toplantıya girmem gerek. Müsaadenle…”

Delirmişti Kerem. Ne Şebnem ne de Murat daha önce bu halde bir insan görmüşlerdi. Göz göze geldiler bir an. İkisi de tam olarak ne yapabileceklerini bilmiyorlardı. Birbirlerinin korkularını tanıyorlardı sadece. “Gönderelim” şeklinde işaret etti Murat kafasıyla. Şebnem yerinden kalktı. Kerem’in koluna girdi. Kulağına doğru eğildi. Toparlanması için uydurulmuş birkaç cümle söyledi. Bu sırada, Murat’ın telefon açmasının üzerine güvenlik görevlisi girdi içeri. Kerem’in diğer koluna girerek kaldırdı olduğu yerden. Şebnemle birlikte dışarı çıkardılar Kerem’i…

Ofisinde tekrar yalnız kalmıştı Murat. Pencereden, Kerem’in arabasına binişini izledi. Şebnem arabanın camından eğilmiş bir şeyler söylüyordu. Araba gitti. Şebnem uzun süre arkasından baktı…

Uzun zamandır planladığı bir işi daha başarmıştı Murat. Pencereden, son bir yılını izledi. Hafif bir yorgunluk hissetti vücudunda. Kafası da yorulmuştu bunca plandan. Büyük planlar, küçük planlar…
Akşam Deniz’e gidecekti. Küçük planlarından bir tane daha yapıp İrem’e bir şeyler uydurması gerekiyordu…
Bir süre dolandı ofisin içinde. Bilgisayarının başına gitti. Küçük yalanı geldi aklına. Cep telefonunu aldı. İrem’in numarasını buldu rehberden. Yalanını kafasında sözcüklere döktü İrem’in numarasına bakarak… Telefon ekranındaki yansıda kendi gülümsemesini gördü.

Tam arayacaktı ki…

Şebnem içeri girdi soluk soluğa.
“Kerem kaza yapmış… Ambulansla hastaneye kaldırılırken ölmüş. ”







45 dakika track 19.mp3 - 45 dakika track 19.