Bölüm 16__"Işık"





“Beni tanıyorsun Murat… Nerdeyse çocukluğumuzdan beri beraberiz. Seni hiçbir zaman yalnız bırakmadım. Ama bu sefer…”
“Bu sefer ne Şebnem? İsmail Bey denen adam gelmeseydi burada beraber çalışmaya devam etmeyecek miydik?”
“İzin ver bitireyim Murat.”
“Peki, seni dinliyorum.”
“Çok kısa ve net anlatacağım. Seni hiçbir zaman yalnız bırakmadım. Ne dersen de, iş ne olursa olsun, kayıtsız şartsız hep yanında oldum. Ama bu sefer bir şartım var…”

Sessizlik…
Birbirlerinin gözünün içine bakıyorlardı. Murat, bugüne kadar hiç bir şey sormadan, her şeyiyle yanında olan kadının sürprizini merak ediyordu. Şebnem’in dudaklarının arasından çıkacak cümleleri bekliyordu. Şebnem, Murat’a ilk kez karşı durmanın cesaretini hissediyordu:
“İrem’e geri dönmeni istiyorum!”
Sessizlik…
Bir sigara daha yaktı Murat. Bir sigara yakma süresinde ne kadar düşünülebilirse o kadar düşündü:
Çakmağı eline alırken Deniz geçti aklından. Sanki eline çakmağı almak için Deniz’i bırakması gerekiyormuş gibi hissetti. Kalbi sızladı. Demek, Deniz bu kadar önemliydi. Öyle olmasa bile, bırakırsa bunu hiçbir zaman öğrenemeyecekti. Mutluydu onun yanında. Hatta seviyordu belki… İçi gülümsedi. Biraz zamana ihtiyacı vardı sadece…

Aldı çakmağı.
Bırakmadı Deniz’i… Bırakamazdı…

Elini dudaklarının arasındaki sigaraya uzatırken, İrem geçti gözlerinin önünden. Karısı… Şu anda ne yapıyordu acaba? Haberi var mıydı bütün bu olup bitenlerden. Farkındaydı Murat karısının kendisini ne kadar sevdiğinin... Hamileydi İrem. Bir çocukları olacaktı.
İrem, anne olacaktı.
Murat, baba olacaktı. Murat, baba olacaktı. Murat, baba olacaktı.
Yeni duymuş gibi hissetti. Yeni duyduğunda hissetmediklerini hissetti. Az önce gülümseyen içi, sıcacık oldu şimdi. Haklıydı Şebnem. Murat kendisine gelmeliydi. Kendisini işine gücüne verip her gün evine gitmeliydi. Karısına, çocuğuna bakmalıydı…
MURAT, BABA OLACAKTI!
Şebnem, keşke daha çok söyleseydi, daha çok bastırsaydı…
Eli sigaraya ulaştı.
Bırakmadı İrem’i… Bırakamazdı…

Gözlerini kıstı, içine derin bir nefes çekerek ateşledi sigarasını…
Hayatını…

“İrem’e dönmemi istiyorsun…”
“Evet.”
“Peki. Şartını kabul ediyorum. Karıma dönüyorum. Bu konuşma ölene kadar ikimizin arasında kalacak. Bundan sonra ölene kadar yanımda olacaksın.”

Sigarasını söndürdü. Kapıyı çarpıp dışarı çıktı…

Kapının çarpma sesiyle kendisine geldi. Az önce Deniz’i gördüğü gölgeler kaybolmuş, tavandaki çıplak ampul sayesinde bütün oda aydınlanmıştı.
“Tek bir şeyi merak ediyorum…” diye sordu Şebnem Murat’ın yüzüne eğilip. “Herkesi, her şeyi, sorunlarını, rüyalarını, planlarını anlattığın halde, Deniz’i neden gizledin benden?”

Bu sefer halüsinasyon gördüğünün farkınaydı ama uyanamıyordu bir türlü. Küçükken, bazı geceler kâbus gördüğünü anlasa da bir türlü uyanamaması, bir film izler gibi kâbusun içine tekrar dönerek izlemesi gibiydi.

“Anlatamazdım.” Diye cevap verdi kâbusuna. ”İrem, senin için bir takıntı olmuştu. Sen hep eksik bir kadındın. İrem, senin yaşayamadıklarını yaşıyordu. İyi veya kötü... Bütün bu yaşayamadıklarını İrem’de seyretmek sana iyi geliyordu. Sanki yaşar gibi… Haksız mıyım?”

“İrem benim kadınsı yanımdı, Murat. Ama her şeyden önce senin karındı. Hamileydi. Onu korumak zorundaydım. Sen babaydın… Dönmek zorundaydın evine… Yalanlarınla da olsa… Aslında sadece kafan karışıktı. Belki biraz sıkılmıştın. Her şeyden, herkesten olduğu gibi... En azından ben öyle zannediyordum… Senin Deniz’e âşık olduğunu nerden bilebilirdim. Yapmak zorundaydım… Yapmak zorundaydın…”

“Biliyor musun… İrem geldi senden az önce. Sonra Deniz... Şimdi de sen… İrem o gün anlatmıştı bana neler yaşayacağımı… Bu kadar zor olacağını bilmiyordum. Hayal görüyorum farkındayım. Ama yine de cevap veriyorum size. Belki de kendimle hesaplaşıyorum. Artık acı çekmiyorum ne de olsa. Kimin geldiği bir yana beni kimin vurduğu da o kadar önemli değil. Kan gitmeyen beynimle kimin vurduğunu olmasa bile neden vurduğunu hatırlamaya çalışıyorum. Tanıdığım Murat şimdiye kadar çoktan kırk beş dakikada nasıl kurtulurumun hesaplarını yapmış başının çaresine bakmıştı. Ama öyle olmadı. Beş yıl önce yaşadığım olaylar… İrem’i terk edişim, Deniz’le yaşadıklarım, İsmail Öztürk, seninle kafa kafaya verip yaptığımız planlar, o dönemki projeler, Kerem, anneme koşup anlattıklarım… Yarım saat öncesini hatırlayamadığım halde beş yıl önceki bütün o olayları sanki az önce yaşamışçasına hatırlıyorum. Her kim vurduysa beni bütün bunları hatırlatacak ne söyledi, çok merak ediyorum. Bütün bu hatırladıklarımı, o gün cenazeden sonraki birkaç gün içinde kapattığımı zannediyordum. Neyi unuttuğumu çok merak ediyorum. Keşke sana anlatsaydım başından beri bütün olayları. Özür dilerim, daha az önce hatırladım değil mi? Sen İrem’e dönmezsem beni yalnız bırakacağını söylemiştin… Sana Deniz’den bahsedemezdim…
Başka türlü ölmek isterdim Şebnem… Başka türlü ölmek isterdim…”

Işık söndü… Gitti Şebnem…
Bir kâbustan diğerine geçerken uyanmış, kalkıp bir su içmiş, geri yatmıştı sanki…
Az önce tavanda yanan çıplak ampul, kapının çarpışı… Şimdi içinde bulunduğu karanlık… Küçükken uyandığı kâbuslardan kalkıp su içişi kadar gerçekti…







45 dakika bolum 12.mp3 - 45 dakika bolum 12